5 Aralık 2010 Pazar

''Sen değil,Dursun Annem.''

Ben ona hiç 'anneanne' dememiştim.'Anne' dedim hep.Anne dediğimde eğer annem de ordaysa üstüne alınırdı,bakardı : 'sen değil,Dursun annem' derdim.Kardeşlerim de 'anne' derdi,düştüğümüzde 'anne' diye ağlıyorsak kastettiğimiz 'Dursun Annem'izdi.Çocukluk anılarım onla doluydu.Dana gibi bi çocuk olmamı sağlayan yine oydu,yedirirdi bazlamaları gözlemeyi sıkmayı.Yıllarca o kiloları vermeye uğraştım.O ise beni her gördüğünde üzülürdü ''yavruuum kaşık kadar kalmış suratın avurdun avurduna geçmiş!Sema gız ne biçim anasın niye bakmıyon çocua!Ye kızım ye hastalığa kalırsın bak!Ders çalışıyon bak aklın azalır.'' derdi.O böyle dedikçe abanırdım yemeğe,'nene keşke öyle demesen nene sen böyle dedikçe kendimi zayıf sanıp yedim ha yedim etme nene' derdim içimden.

Dedemin vefatından sonra daha da bağlandım ona sadece o kalmıştı çünkü.Dedemin gitmesini onunla atlatmıştım.Gülerek dedemden bahsederdik,dedemin delilikleri gülecek tek malzememizdi.Her ne kadar sevmiyordum pis kerahatı desede seviyordu dedemi onun gidişiyle eskisi gibi dinç olamadı dayanıklılığını yitirdi.Çok yaşlanmıştı.Eskisi gibi değildi.Çocuk gibiydi.Her şeye özeniyordu en ufak bir söze davranışa alınıyordu.Az konuşurdu artık çok konuşmaya her şeyi tekrar tekrar anlatmaya başlamıştı.Annemler sıkılıyordu.Bikeresinde o kadar çok konuşmuştu ki annem ağlamaya başlamıştı.Nenem de annemi çok yufka yürekli buldu anlattığı hikayeye üzülüyor sandı.O gelince Samanyolu TV açılırdı.Birlikte yürek tüketen; oyunculuğun sıfır olduğu senaristin felaketlerin,eden bulurun bokunu çıkardığı filmleri dizileri izlerdik.Bitince sanki birlikte izlememişiz gibi dönüp tekrar anlatırdı hikayeyi,annem ağlamaklı olurdu.Hanımın Çiftliği'ni seviyordu çok.Bir de fatmagülü izliyordu son dönemlerde.''Aç bakim fatmacık'a ne oldu başına ne hallar geldi''

Konuşuyordu,ben dinliyordum.Yıllarca beni çok dinlemişti.Ama ben sıkılıyordum bazen aynı şeyi tekrarlıyor diye.O benden hiç sıkılmamıştı oysa mal gibi çocuk sorularıma sabırla cevap verirdi.5 yaşındaydım okuma yazma bilmiyordum yaylada camiye gönderiyorlardı beni.Duaları herkes kitaptan okuyarak ezberliyordu.Ben ağlamıştım okuyamıyordum öğrenemeyecektim duaları.Dursun annem hergün çalıştırdı beni o okudu ben tekrar ettim bütün namaz dualarını öğrendim.Namaz kılmayı da o öğretti.Okumayı öğrendim onun bilmediği duaları,sureleri ben okudum o ezberledi.Yaylada kitap okurdum ona çok severdi,bir yandan örgü örer diğer yandan can kulağıyla beni dinlerdi.Hiç arkadaşım yoktu yaylada.Dedem elimden tutup gezdirirdi dağ bayır.Eve gelince bi postada Dursun annem gezdirirdi beni.

Uğraştı dantel örmeyi öğreneyim diye ama bende iş yoktu öğrenemedim.Sabun bezi işlemeyi öğrendim bi tek.Bide bi ters bi düz var,atkı falan işleyebilirim istesem.Hamur falan açmaya pasta börek yapmaya yeltenmedim hiç o da öğrenmemi isterdi ama beni yormak istemezdi kıyamazdı yaptırmazdı.Allahtan ablam vardı.O becerikliydi.Tembeldi ama ayda yılda bi iş yapardı herkes bayılırdı.Dursun annemde beğendiği modelleri ona çıkartırdı,ablam dantel falan ördü mü çok hoşuna giderdi.

Diğer kuzenlerim adımızı 'has torun' koymuştu,dedemle nenem bizi onlardan daha çok seviyormuş.Daha samimiydik sadece bize daha alışkınlardı.Çünkü biz hep birlikteydik onlarla.Tüm yaz tatillerimiz o iğrenç yaylada geçerdi.Sevmezdik o yaylayı ama gitmeyi de bir görev bilirdik.Yapacak hiç bir şey olmayınca abimle kitap okurduk deli gibi klasiklerin amına koymuştuk sıkıntıdan.Deniz-kum-güneş yoktu meyve-dağ-yıldızlar-gözleme-yufka ekmek-envai çeşit böcek-cami vardı.Yine de kardeşlerim içinde en çok ben severdim yaylayı.Bide dedemin bahçeyi sulamak için hortumu çektirmesi olmayaydı benim için idare eder güzellikteydi yayla.Annem Adana'da olurdu o emekli olmuştu ama babam çalışıyordu.Ayda bi falan anca gelirdi.Dursun annem vardı annemi özlemezdim hiç.Mal gibi çocukmuşum.Düşerim diye ağaçlara çıkmama izin vermezdi Dursun annem,kızardım içten içe ama haklıydı düz yolda düşen sakarlık abidesi bi insan ağaca çıksa kafa göz yarardı.Yaylada çocuk vardı aslında yaşıtım ama mal gibi bi çocuktum ben fazla şehirliydim onlara göre ağaca tırmanamıyordum koşamıyordum anca çamurla oynuyordum resim yapıyordum böcekleri takip ediyordum dağdan bayırdan taş topluyordum takım yıldızlarını çıkarmaya çalışıyordum hikaye yazıyordum.Böcekten kurbağadan yılandan hayvandan korkmuyordum hiç.Dursun annem yanımdaydı çünkü hiçbiri zarar veremezlerdi.Bi süre sonra korkmamaya alışmıştım.Uyandığımda ağustos böceğiyle koyun koyuna buluyordum kendimi dağda gezerken terliğimin üstünden yılan geçtiydi onda da korkmadım.Güçlüydü Dursun annem korurdu kollardı.

Çiçekleri vardı rengarenk.En güzel çiçeklerini bana koparırdı.

Ben biraz büyüyünce çeyiz falan hazırlamaya başladı.Çeşit çeşit oya ördü.Her ziyaretimizde büsürü sabun bezi büsürü dantel oyayla dönüyorduk.O çok yaşlanmıştı artık eskisi kadar iyi örgü yapamıyordu ama çoculuğum onun ördüğü şahane kazaklarla ceketlerle önlük yakalarıyla geçmişti.Eli hiç boş durmazdı.Son zamanlarda en çok ona üzülürdü,eskisi gibi hızlı çalışmıyordu elleri.Bi günde bitireceği oyayı bi haftada yapıyordu canı sıkılıyordu çok.

Düğünümü görmek istiyordu.Abimle ablamınkileri görmüştü.Benim düğünümü de görseydi yeterdi öyle derdi: 'Allah düğünün için ömür versin bana'.Canım sıkılırdı öyle dedikçe evlenecek gibi değildim hadi oldu ya evlenecek oldum nerden baksan 30umu bulurdu ozamana kadar yaşar mıydı ki yaşardı tabi be Dursun annem o benim seni beni gömer ölmez o.Zaten abimin evlendiğini görmüştü o yeterdi ki ona,abimi başka severdi.Ben evde kalınca üzülmezdi bence.

Küçükken bize geldiklerinde gitmeleri olay olurdu.Gitmesinler diye çok ağlardım.Niye kalmazlardı anlamam.Zaten en çok biz onlara gidiyorduk her haftasonu dedemi nenemi görürdük.Dedem vefat edince Dursun annemi yanımıza alıyorduk o evine gitmek istiyordu biz gitmesin istiyorduk gidiyordu yine getiriyorduk.
Hep mutsuz olmaya başlamıştı.Geçmişinden hiç mutlu anıları yoktu anlattıklarında,hatırladıklarında.105 yaşındaki Coca-Cola reklamında oynayan dayı gibi ''geriye dönüp baktığınızda sadece mutlu anlarınızı hatırlarsınız'' falan demiyordu.İyi ki demiyordu.Göt gibi bi nene imajı olurdu bence benimkisi sahiciydi Anadolu kadınıydı dertliydi.

Annemin ahlak anlayışı dedikodu yapmamak,hırsızlık yapmamak,sinsi olmamak,insan olmaktı nenemin ahlak anlayışı 'kız' olmaktı.Annem ne zaman o ikinci planda,ahlak o değildir dese benim yanımda Dursun annem annemi köşeye çekip ''öyle deme kızın aklına koyma önemli o'' derdi.Çünkü ''Bey beyliğini vermiş kız kızlığını vermemiş''.Annem de dalga geçerdi ''aman yani anne koca beylik verilir mi şimdi'' derdi.Nenemse : ''öyle deme!'

Öyle popüler olmayan hikayeler anlatırdı bana küçükken.İlginç,komik,efsanevi...Hepsini milyon kez anlattırmıştım ona.Ama yaşı iyice ilerlediğinde tekrar anlattığı şeyleri dinlemek istemedim.O anlattı ben dinliyor gibi yaptım.

Dedemin babasıyla Dursun annemin babası Kurtuluş Savaşı'nda tanışmışlar,Adana'ya yerleşmişler.Çok maceralar yaşamışlar.Dursun annem hikaye falan yazdığımı biliyordu babasının hayatını yazmamı çok istemişti.Ben de istemiştim çok ama vaktim olmamıştı.Okul vardı.

Üniversiteyi kazanıp geldiğimde kimseyle vedalaşma gereği duymamıştım zaten bayramda geri dönecektim.Dursun annem gitmeden onu görmeye gelmedim diye ağlamış çok.Duyunca çok üzüldüm.Mal gibi bi torunum ben.Aradım özür diledim halini hatrını sordum ''ben iyiyim çocuğum sen kendine bak.yemeni içmeni ihmal etme.'' dedi herzamanki gibi ve ekledi ''hadi kapat sen paran gitmesin''.Belki de sesimi duymaya ihtiyacı vardı ama beni düşündü yine.

Bayramda gitmeden bi hediye alayım dedim hem gönlünü almış olurum.Ama o hafta hep vizem vardı,vaktim olmamıştı.Okul vardı.Şubat tatilinde alırım dedim.

Bayramın ikinci günü hastalandı.Bize getirdiler.Uyanmıyordu bi türlü.Bazen uyanmaya çabalıyordu uyanamıyordu.Ablam sürekli konuşuyordu onla o da ufakta olsa tepki veriyordu.''Beni duyuyorsan elimi sık anne'' diyordu,o da elini sıkıyordu ablamın.''Hadi Dursun'um uyan ama artık çok uyudun'' diyordu,uyanmıyordu.Birkaç gün sonra İstanbul'a dönecektim.Belki göremeyecektim bir daha onu ödüm kopuyordu elini tutuyordum küçüklüğümde yaptığım gibi derisiyle oynuyordum damarlarını çekiştiriyordum.Eşarbını düzeltiyordum.Uyanacaktı biliyordum önceden de böyle olmuştu kalkmıştı yok gitmezdi ölmek istemezdi çünkü hiç,ölümden çok korkardı.Dar alanlara giremezdi nefesi kesilirdi.Güçlüydü direnirdi.O benim karikatür malzememdi,daha çok yaşayacaktı ve bana daha çok malzeme yaratacaktı.
O hastaneye kaldırıldı ben İstanbul'a döndüm.Ümit yoktu.Ama hastanede de olsa yaşasındı bencilim çok yaşamalıydı banane.

Vizelerim devam ediyordu,annem hep aynı şeyi söylüyordu telefonda : ''hep aynı,değişen bişey yok..''.Sonra ''abin de geldi bugün ümit yokmuş o da dedi'' oldu o cümle.Yanılıyordur belki abim nenem mucizevi bi kadındı hastalık konusunda.

Bugün babam aradı.Telefonda herzamanki meseleleri konuşuyorduk.Paramın olup olmadığını sordu ben de doldurmuşum yine bakiyeyi dedim.Tam telefonu kapatacakken sordu sınavım var mı diye.Cumaya var dedim.Sana bir şey diyeceğim üzülme de dedi.Aha dedim başında sıkı tutmadın okulu şimdi çalışmak zor geliyor sana tabi hede höde dicek yine.Demedi.

Bir hafta olmuş Dursun annemi kaybedeli.Bana daha yeni söylenmiş.Neden söylememişlerdi neden buna ne hakları vardı?Çünkü okul vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder