4 Aralık 2010 Cumartesi

Eve Dönüş

Bayram tatili sebebiyle evime dönüşüm hayli garipti.Hiçbir şey hissetmiyordum.Sevinç,özlem...Yok.Gayet de nötrüm.Rıhtım'dan Sabiha Gökçen'e gitmek öyle gözümde büyüyordu ki Adana'ya gitmek kesinlikle o kadar zor değil.Geç kalacağım diye ödüm kopuyordu,ilk gelen E10'a bindim.Ayakta bavulların arasında bir saat geçirdim.O an oracıkta ruhumu teslim edebilirdim.Sabiha Gökçen'e ulaştığımızda otobüsten ilk inen ben oldum.Bavulum falan yoktu sadece sırt çantam vardı,içinde de çalışmayı umduğum kitaplar.Uçakta yerimi buldum,takım elbiseli sakallı bir dayının yanıydı.Şimdi dayı dedim ama üniversitede hoca olacak bi tipi vardı,öyle hayal edin.Çantamı alıp yerleştirdi saolsun.Ben de oturunca Platon'un ''Sokrates'in Savunması''nı çıkardım,belki görüp muhabbet açardı.Bi yandan da görüş açımda kesecek birileri var mı diye bakındım.Solda bi takım elbiseli vardı idare edebilirdi ama kesmeye değer değildi.İşte o an beynimden vuruldum!İdare Eder Bey'in hemen yanında bebekli bi kadın vardı...Kabus...Tüm yolculuğu haram edecekti...Etti de küçük şeytan vik vik vik susmadı!Sürekli kadına kötü bakışlarımı yönelttim,utansın istedim.Çocuğun var yolculuk senin neyine beynimizi s.kti senin ucuben kimlere şikayet edelim nerelere gidelim niye bunu yaptın bize kadın?Uçağın kalkış anındaki mutluluğumu bebeğin ağlayışı gölgeledi.Zaten nerken kulaklarıma fena basınç yapıyor bi an önce inmek için yalvarmalara başlıyorum nerdeyse.Bir uçağın kalkması keyfim vardı onun içine etti bebek primaya eder gibi.

Havaalanından babam alacaktı beni.Babam nerde diye bakınırken gülen suratıyla burun buruna geldim.Çantamı aldı arabaya doğru gittik.Bir iki soru sordu yolculuk nasıl gibi.Cevap vermekte zorlandım yine illet inişten dolayı kendi sesimi duyamıyordum.Babam beni 2 aydır görmemişti.Sarılmadı.Genelde en sevgi kaynaklı hareketi sırtımı sıvazlamaktır,onu bile yapmadı.

Eve bi geldim...Eskiden odam olan yer 'oda'ydı sadece.Abimin öğrencilik evinden kalma çirkin çekyat yeni yerine kurulmuştu,komidinimi kitaplığımı atmışlar diğer kitaplığımı bırakmışlar ama onda da kitaplarım yok...Masama örtü sermişler.Yatağımda bana ait olmayan battaniye ve yastık...Öyle yerleştirmişler ki eşyaları oda küçücük kalmış.Hele dolabımı görünce...İşte o an çıldırdım.Kapağına yapıştırdığım İtalya haritası,etrafındaki lale kolajı yoktu!''Anneae dolabımdaki lale resimlerini ne yaptın?Atmadın di mii?!'' dedim,attığını biliyordum ama bi umutu...''Var mıydı öyle bişey?'' dedi güldü.Nasıl bir şey olduğunu açıkladım.''Lale miydi ben tilki sandıydım meh meh'' dedi.Tamam bir sanat eseri değildi ama yıllarca ordan burdan kesip biriktirdiğim lale resimlerinden yapmıştım ben onu.Odamda en değer verdiğim şeylerden biriydi.Bisürü lale resmiyle karman çorman görünüyor olabilirdi ama 'benim'di işte aşıktım ben ona.Ve annem götüne sallamadan atmıştı bide pişkin pişkin dalga geçiyordu.Ergen gibi kapıyı çarpmak istedim.Halıdan dolayı kapanmadı,ses de çıkmadı.Odaya gittim yattım.2 aydır yatmadığım yatak yabancılaşmıştı bana.Kendimi bildim bileli yattığım yatak değildi...Annem gelmemi öyle önemsemişti ki çarşafları değiştirmemişti,en son kim yattıysa onun kokusu kalmış.İnat ettim ağlamadım.Yaptığım afra tafradan sonra çarşaf almaya gidemezdim.En son yatanın kokusuyla kalakaldım yatağın içinde.Yorgundum.Uyudum.

Bu blogda depresif yazılar olmayacaktı öyle emin ve kararlıydım.Okumaya devam etmeyin bence.Yazının devamında nevrotikliğim devam mı eder yoksa bi atraksiyon olur mu bilemiyorum.

Sabah annem kaldırdı beni.''Guzumm yavrruum!'' falan dedi.''Hiç gitmemişsin gibi'' dedi.Bende ''he hiç gitmemişim gibi di mi odam falan hep aynı duruyor mesela'' gibi bişeyler söyledim.Gözlerimi açamıyorken,salyam yastığı ıslatmışken ne derece etkili oldu söylediğim bilemiyorum.Kalktım kahvaltı falan yaptım.Harbi hiç gitmemişim gibi bi kahvaltıydı : tost ve çay.Sucuk mucuk,sosis falan bekliyordum oysaki.Sonra teyzeme çıktım.''Annen dün çok üzüldü,heycanla seni bekliyordu.Oturup onla konuşmak yerine hemen gidip yattın.'' dedi.Bir iki bişey söyledim ama götüyle dinliyordu.Kardeşi haklıydı herzaman ne desem etki etmeyecekti sustum.Aşağı indim duş alayım dedim.''Eşofman falan var mı?'' dedim anneme.O da odadaki çirkin çekyata yöneldi.Çekyatın altına yığmış benden kalanları.Çekyatı duvara yapıştırdıkları için bana tutturdu o da altından şu olur mu bu olur mu diye çıkarıyordu.''Çek elini çek çek çek'' dedim.Anlamadı.İçimden bi sigdir git bi işe yaradığın yok ben hallederim demek geçti,ama insan annesine diyemiyor.''Tamam kalk sen ben hallederim''.Çekyatı çekiyorum ama halı izin vermiyor.''Homuğa koduumun çekyatı ibne halı'' homurtularım eşliğinde çektim.Kaldırdım tam eşofman alıyorum,taakk!Kafama düştü ibnenin icadı.Zaten sinirden elim ayağım titriyor.Eşofmanı yere çaldım ergen sesiyle buz istedim annemden.Eşofman buldun mu dedi.''Ya buz versene kafama düştü diyorum!''Ellerim nasıl titriyor ama.Acı falan hissetmiyorum kafamda ama sinirden,üzüntüden patlamak üzereyim.Odaya gittim.Ağlamayacağım.Neden bu kadar ağlamaya karşı tepkiliyim niye ağlayacağım anlarda kendimi tutup ağlamıyorum bilmiyorum.Erkek gururu yapıyorum.Oysa bildiğin kızım yani,nariniz dayanıksızız her boka püsüre ağlarız he mi?Kime lan gurur dedim,kime havan?Kafamda buz salya sümük ağladım.Daha önceden hönküre hönküre ağlardım.Ama bu başkaydı.Ciddi ciddi ağlıyordum.Sonu gelmeden ağlıyordum doyamıyordum ağlamaya.Nazlı'nın bi tanımı vardır 'güzel ağlamak' diye.Lisedeyken bi arkadaşımız vardı nadir ağlardı ama bi insan bu kadar güzel ağlar.Boncuk boncuk dökülürdü gözyaşları.Gözleri,burnunun ucu kızarırdı.Ufak ufak burnunu silerdi.Hani filmlerde ağlarlar ya öyle bir ağlayış.Ben de ilk defa bugün öyle ağladım işte.Annem geldi ''üç kardeş anlaşmışsınız beni üzmekten başka bir şey yapmıyorsunuz.Heyecanla bekliyorum çocuğumun gelmesini oturup neşeli neşeli konuşacağına beni üzüyor'' diye bir konuşmaya başladı.Kurduğu cümlelerin sonu 'beni üzüyorsun'la bitiyordu.Vurguyu hep 'üzüyorsun'a veriyordu.Üüzlen insan cümle kuramaz anne.

Ergenliğimden bu yana kağıda tıp tıp gözyaşı akıta akıta yazdığım ilk yazı oldu bu.

Bıraksam ağlamaya devam edeceğim.Ama yeter yani sevmem sulu sulu.Annem odamdan çıkınca kalan bir iki parça eşyamı da ben attım.O sırada dolaptaki aynaya ilişti gözüm.Normalde ben ağladıktan sonra insanlıktan çıkarım,bu sefer güzeldim.O an birkaç saniyeliğine derdimi unuttum.Kızarmış gözlerime şişmiş dudaklarıma baktım.Güzelim lan dedim.

Öğlene doğru babam çağırdı yemek oldu diye.Yemicem dedim.Hadi kızım güzel kızım dedi ben yemicem dedikçe sesindeki şefkat tonu ''belanı s.kerim kak ye!''ye dönüşünce kalktım.Gelmeden önce istediydim annem mercimakli köfte yapmıştı.Nenemi,teyzemi ve babamın sakin halini görünce coştum ha coştum.Ağzıma geleni içimde biriktirdiğim her şeyi söyledim.Ağladım bağırdım.Ama kibar kibar konuştum sövmedim (sövsem ağzımı kırarlar,yemez) ama affedersiniz itin götüne soktup çektim.Bir yandan da babama yüklenmedim ki aramızdaki para bağına zarar gelmesin.Babam sakindi zaten benim tarafımı tuttu.Annem sinirlenip cevap verdikçe ''sus avrat'' dedi.Anneminde tepesi attı ''Kızına sus demiyorsun ama hiç!'' dedi.'Kızına'?Ulan her sinirlendiklerinde beni kabul etmiyor bunlar!Benden bahsederken hep 'senin kızın' deniliyor.Babam ''boşver kızım yemeğini ye'' dedi.''Yemicem!'' dedim.Okadar laftan sözden salya sümükten sonra oturup yemeği yiyemezdim.'Oda'ya gittim.

Olan mercimek köfteye oldu amına koyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder