3 Aralık 2010 Cuma

''Bi Kaave İçelim??''

Güzelim pazar günü…
7'de uyandırsın diye kurulan saate aldırmaksızın bi 5 dakka daha uyuyum.. demeler irkilerek uyanınca saatin 8 olduğunu görmek..
Yine kahve için yemekhaneye indim(sanki kafeinin bünyeme etkisi oluyormuş beni ayık tutuyormuş gibi...).Kimse uyanmamıştı...Hazırlanmış kahvaltı tabakları bile yoktu!Belgin Abla ''hayrola erkencisin'' dedi.Bende gerindim : ''Ders çalışcam!''.Kahve için sıcak su yokmuş beklemem gerekiyordu.Bekledikçe depresyona girdim...
Bütün arkadaşlarıma uyanın lan!'la başlayan mesajlar attım.İki gün önce salak salak rüzgara karşı yürüyüşümün cezasını boynuma sarılı atkıyla yutkunamamakla ödüyordum.Suyun ısınmasını beklerken düşüncelerim ordan oraya sıçrayacak,kendince çıkarımlarda bulunacak,plan yapacak,dünü ondan önceki günü çok önceki günleri ölçecek tartacak..
O sırada bi kız hapşurdu.''Çok yaşa!'' dedim.Ufaktan şaşırdı.Tanımama gerek yok biri hapşurursa çok yaşa derim.İyi yaşa demem.O iyi yaşa lafını çıkarana da çok takığım!Bir anlık insanın kalbi mi duruyormuş neymiş hapşururken onun için çok yaşa diyormuşuz.İyi yaşa ne peki??Benim temennilerim iyidir ben iyi insanımdır önemli olan çok yaşamak değil iyi yaşamaktır hede höde der bu insan.Bu insan yoga falan yapıyordur secret'ın gücüne inanıyordur organik besleniyordur 'karmanın öğretileri' falan diyordur.
Dünyanın en kötü durumlarından biri de insanın aklından espri geçmesi...Gülecem gülemiyorum-ki kendi yaptığım espriye de gülmek müthiş eziklik hissiyatı veriyor bir yandan da durduk yere gülen insan pek iyi bir imaj çizmiyor..Dur boşa harcamayayım arkadaş ortamında yapayım ben bunu diyorum ama unutuyorum.Hatta blog açtım madem yazayım bunları diyorum.Aklıma şahane bi espri ya da şahane bi ayrıntı geliyor,işime yarar diye not edeyim diyorum kalemi kağıda yaklaştırırken unutuyorum.Bazen not alıyorum daha sonra  o nota bakınca ne olduğunu unutuyorum.Yoksa şahane komik bi insanım aslında.Unutmasam işte...
Off bi de dizginleyemiyorum kendimi..Eğer espri yapmışsam ve tutmuşsa gülen olmuşsa ve o gülen sonrakilere de çok gülmeye devam ediyorsa..ooff yapmasa keşke onu!Bir iştahlanıyorum bir şımarıyorum ardı ardına patlatıyorum!Sonra durup düşününce ne kadar bokunu çıkardığımı ne kadar yavşak bi insan gibi davrandığımı görüyorum...
Belgin abla ''su hazır Berit!'' deyince tam ünleme denk gelen yerde ayıktım.''He taam alayım ozaman''.Odama çıktım.DiaSa poşetlerinden birini çöp kutuma yerleştirdim,poşet olmayınca çöpü toplamak biraz zorlaştırıyor temizlikçi teyzenin işini.Yani hem milletin işini yapıyor  hem de çöp kutusuna hunharca atılmış çöplerimizi eldivenli elleriyle çıkarmaya çalışıyor.Çok kasılıyorum ama...Çöp atarken odayı kirletirken hep o teyzeyi düşünüyorum.Şunu şöyle atayım da kadın rahat alsın şurayı da sileyim elime mi yapışır aman yere bişey dökmeyim derken iyice gerildim!Bi de teyze bana ''siz'' diyor yeminle ağlayacağım artık!Aramızda nasıl bir hiyerarşi olabilir ki?Pisimizi kirimizi temizlediği için derin bir saygı duyuyorum ben ona!Yolda bile geriliyorum bu yüzden.''Yere bir şey atmayim lan belediye işçileri babamın işçisi mi ayıp lan''.Okulda su beleş diye sanırım sınıf arkadaşlarım deli gibi su içiyorlar.Ders çıkışında o plastik bardakları (biçoğunda da yoğun parlak ruj izi var) bırakıp gidiyorlar.Amfiden çıkarken yetişebildiğim tüm bardakları alıp atıyorum.''Ayıp lan babamızın temizlikçisi mi onlar!''.Tamam karşılığında para alıyorlar ama ben rahatsız oluyorum,tanımadığım insanlar arkamı topluyor.Magazada öylesine kıyafetlere bakarken 'yardımcı olmak' adına gelen gitmek bilmeyen magaza çalışanlarının yarattığı o sevimsiz his gibi...Bu çalıştırmaya kıyamadığım insanlar işleri gereği bunları yapıyor ve karşılığını alıyorlar.Peki ya annem??Benim çilekeş garip anam??Hem karşılığında para almıyor hem de dur durak vermeden çalıştırıyordum ben onu!Hiçte acımıyordum.Yine yanında olsam yine çalıştırırım,acımam.
Arkadaşlarımdan biri mesajıma cevap verdi.Bi baktım mesajın gelme saati 1 saat öncesini gösteriyor.Önce kavrayamadım,sonra saatler geriye alınacaktı diye hatırladım.Mecidiköyde Cevahir’in orda ki ekranda diyordu.Yanımdaki erkek insanı okumuştu ‘yarın gece saatler geriye alınacakmış’.Ne rezil bi randevuydu Allaam hayatımda en mal olduğum anlarda ilk sıraya yerleşebilir o derece.Aramızda şakayla karışık bi etkileşim vardı.Görüşünce konuşuruz belki birbirimizi severiz belki sevgili bile oluruz düşüncesiyle buluşmuştuk.Sevgili olmadık.Ben demiştim konuşkan biri değilim dünyalar kadar yazarım ama iş konuşmaya gelince samimi olmamız lazım.Önce soğuk sevimsiz çekingen gelebilirim ama samimiyeti kurunca çok yavşak çok geveze olurum ‘bi sıs lan yeter’ lafını duyarım.Ama yani bu kadar da mallaşacağımı tahmin etmiyordum.Metrobüs durağında beni beklerken gördüm onu.Resmen yanından geçip gidecektim.Yanyana yürüyek konuşak ama hiç birbirimizin yüzüne bakmayak istiyordum.Çünkü güzelim saçlarım rüzgarı yedi ha yedi ne halde olduğunu bilmiyordum.Ne derece korkunç görünüp görünmediğimden haberim yoktu.O rahattı habire espri yapıyordu.Kimi esprilerini daha öncekilerden de duymuştum.Erkekler net üzerinde bi site yapıp espriler yazıyorlar ‘oğlum çok tuttu hatun çok güldü sizde yapın hadi bakim meh meh’ tarzında birbirlerine yardım ediyorlar bence,bundan çok pis kıllanıyorum.Ama duymadıklarım da vardı.İyi gidiyordu komikti.Benim de konuşmamı istiyordu.Ama anlatacak bir şeyim yoktu.Zaten onun anlattıklarının da bi çoğunu dinlemedim,dinleyemedim.O sırada zihnimde geziniyor anlatacak bir şeyler arıyordum.Ama yoktu.Boş ve karanlık bi odaydı.’Bize gidelim bi kaave içelim’ dedi.Şimdi ilk seferden eve gidilmez,ben gelmek istemedikçe dalga geçti.‘11.buluşmada anca gelinir o da zaten artık evlilik yolu görünmüştür di mi ehe ehe’ dedi.O mantıktan kaynaklı bi istememek değildi.’Zor kızmışım meğersem meh meh’ dedim.Ne kadar modern düşüncelere sahip biri olsa da ben evine gidince ‘verici kız’ olcaktım vermesem de öyle olcaktı adım.Ama işte ilk aklıma gelen sebep bu değildi…Çizme giymiştim yağmur yağabilir diye,yağmadı.Hava deli gibi soğuktu ama.Buna rağmen çizmelerin içinde ayaklarım terledi ha terledi.Çıkardığımda ne kadar kokacağını tahmin edemiyordum.Hani bana ‘gel ayakkabıları çıkarmadan dolanıyoz biz evde’ falan diyeydi giderdim belki (yok yine de gitmezdim).Birde dünyanın en saçma çoraplarını giymek gibi bi huyum vardır benim.Zaten kimse görmüyor deyip yaşımdan çok uzak çorapları tercih ederim.Bazen baba çorapları giyerim.Ama o gün..Parmaklı çoraplar giymiştim.Rengi deseni falan harbi komik evde giydiğimde gözümü çoraplardan alamıyorum palyaço gibi hissediyorum kendimi gülüyorum seviyorum falan.İlk buluşmada o çorapları görsün istemedim.Heleki o çoraplara sokulmuş pantolon paçalarını görmemeliydi.Adriana Lima bile olsam o tablo o yaman tablo bitircekti beni…Deli dana gibi dolaştık durduk mecidiyeköyde,yolu döndürüp dolaştırıp evine getiriyordu.Ben gelmem diyordum.Velhasıl soğuğu dekoltemden yiye yiye manzarası da olmayan yollarda yürüdük durduk.Dediğim dedik biri gibi davranmayı da seviyorum arada,çok zor bi kızmışım hiç ikna olmazmışım izlenimi yarattım.Oysa ard nedeni çoraplardı…Dönüşte birlikte gidecektik.Yol boyunca ben yine susacaktım daha fazla eziyet etmek istemedim ‘sen gelme yorulma şimdi ben giderim’ dedim.‘Gidebilcek misin’ dedi ‘tabii ya ne sandın’ dercesine baktım.Ama gidemedim işte.İlk gördüğüm vasıtaya attım kendimi o da ters yöne gidiyormuş.Baktım millet iniyor bende indim.Edirnekapı yazıyordu.Cinsiyetimi temsil edecek tek insan bendim.Beşten fazla adam yoktu.Yaş olarak da genç değillerdi.S.kemezler lan dedim.Sonra bi dayının yanına gittim sordum söğütlüçeşmeye nasıl gidilir diye o da gidecekmiş yanında bekledim dayının.Karşıdan karşıya geçeceğim zaman da aynısını yapıyorum.Bi dayıyı gözüme kestiriyorum yanında bekliyorum o yürüyünce bende yürüyorum adamın en ufak hareketiyle atılıyorum.Erkek insanı o anda mesaj attı : ‘tekrar görüşmeyiz herhalde’.Görüşmedik.Köprüden geçerken 29 ekim sebebiyle lazer mazer takmışlar laa ne güzelmiş diyerek alık alık onu izledim.
‘‘Ne büyük mallık.’’ şimdi düşününce...Farketmeden kar ettiğim o 1 saate sevine sevine mini çakal hissiyatıyla aşağıya indim.Oturma salonunda Avon kataloğu buldum.Parfüm tanıtılan sayfalardan bazıları kokulu oluyor,burnuma yaklaştırdım.Kağıt kokusu geldi.Bi kere de kataloğun ilk geldiği ana denk gelmedim ki.Geçmiş yıllarda dersanedeyken bi kız Avon satıyordu ben de parfüm sormuştum testerını getirecekti.Erkek parfümüydü.Avon’un erkek parfümlerini övdü.Ne kadar erkeksi olduğunu falan filan anlattı ‘‘İÇ GICIKLAYICI’’ dedi.O an susup kaldım.Daha sonra o kızın kapanması bi tesadüf olamazdı (tevakuftu belki).Katalog,ağzı aralık şuh bakan kız fotoğraflarıyla doluydu.Bol güzel kız fotoğrafından sonra daha da çirkinleştim sanki.Bi kızın saç kesimi benle aynıydı fakat o perçem bende niye öyle durmuyordu?Jojoba,sandal ağacı,tonik en çok geçen kelimelerdi.Bir de yeni kelime öğrendim ‘kütikül’.Ne demek bilmiyorum ama kütikül işte kütikül değişik.
Saatin geri alınmasıyla kar ettiğim bi saatte böyle oyalndım,durdum.Tadı da damağımda kaldı demek ki sonraki saatler de böyle geçti.