1 Nisan 2011 Cuma

Le Fabuleux Destin d'Berit... (!)

Breaking The Law!
(judas priest)


Bünyemin geceleri çalışmaya daha müsait olduğunu görünce,geceleri heba etmemek için gündüz uyumaya başladım.Gece 12de yatmak yerine 12de kalkıyorum.Bugün saat 05:00 gibi ceza hukuku çalışırken (toplamda 20 sayfa çalışmayla gözlerim şaşardı.300kadar sayfa kimbilir nasıl bitecek...) daha bi kaç dakika önce okula gitme fikrim anında 'gitmicem lan'a dönüştü yine.Ve gitmedim.Msnde Nazlı'ya; ''yarın 11de Beşiktaş'tayım'' dedim.İnanmadı tabii sen 11 diyorsan kimbilir kaçta gelirsin dedi.Bir iki sayfa daha ceza okuduktan sonra uyudum.10da kalktım.

Rıhtıma doğru giderken kulaklığımdan ilk çıkan şarkı Tanju Okan-Beni Arama oldu.'Kendim bile bilmiyorum,ne haldeyim,nerdeyim...

Haldun Taner'in oraya geldiğimde James Blunt-No Bravery çaldı.Evet,kabul ediyorum depresif kız modunda klip çektim,utanmadım da değil.Her ne kadar sosyal içerikli şarkı olsada ben az İngilizcemle şu kısmını aldım : ''And i see no bravery,no bravery in your eyes anymore.Only sadness.''

11:45 vapuruna yetiştiğim için çocuklar gibi şendim.Fakat o gün bin atlı gişeleri geçemedi.Çünkü aylık Akbilim bitmişti.Yanımda hiç para yoktu(kendime not: İstanbul'da asla parasız kalma).Kredi kartıyla akbil dolumu yapmadıkları içün İş Bankası'na yürüdüm söve saya.O sırada Ayten Alpman-Ben Böyleyim'i pek dinleyemedim.Neyseki ardından Andrea Guerra-Cuore Sacro çıktı da sakinleştim.Bi ara para çekerken bir mesaj gibi Duman-Aman Aman çalması inanın sinirlerimi bozmadı değil,hani ders çalış der gibi: 'gezdim tozdum' aman aman sazdım sözdüm aman aman giderek 'üzdü' (!) bizi zaman!

12:15 vapuruna bindiğimde içim İstanbul aşkı ve depresyonla dolmuştu.Vapuru o kadar seviyorum ki...Çünkü denizi seviyorum.Güneşin denizin üzerinde yansımasını seviyorum.Vapur hareket ettikçe suyun köpüklenmesini seviyorum.Ve hava o kadar güzeldi ki!Vapur kalkarken The Mars Volta-Eat The Sun çalıyordu.

Fotoğraf çekmeyi bu kadar sevdiğimi bilmiyordum,bu şehre gelmeden önce!5 mega piksellik telefonla ne kadar sanat icra edebilirim ki ama çok özendim şu profesyonel makine işine!Fakat 2 küsurat milyarım olsa sanırım önceliğim başka şeyler olurdu.Ama işte olsa ne iyi olurdu.Geçen yıl (2010) çektiğim yüzlerce fotoğraf bozulan hafıza kartımla birlikte gitti...Şimdi moralimizi bozmadan yenilerini çekiyoruz bakalım. 5mp ile imtihan. Beirut'tan In The Mausoleum çalarken bi yandan fotoğraf çekmeye çalışıyordum bi yandan da güneşin deniz üzerindeki yansımasına defalarca aşık oluyordum.Ki telefondan fotoğraf çekerken müzik devre dışı kalıyor iyice sinirlerim bozuluyordu (çünkü bi ipodum bi de profesyonel makinem olsun istedim şu hayattan! -en azından bu dönem-).

Bi sigara molasından sonra yazıya devam ediyorum.
Vapurda rüzgarı yiye yiye Beirut dinlemeye devam ettim,Beşiktaş iskelesi görünmeye başladığında Moody Blues'dan Tuesday Afternoon çalmaya başladı.Biterken vapur iskeleye yanaştı.Yürümeye devam ettim.Bi ara karşıdan karşıya geçerken ayağım takıldı,bu sefer conversele düz yolda düşecektim!Duman-Balık çalarken ciddi ciddi yerimde duramadım.Koşar adım Nazlı'ya gittim.

Deli gibi üzgündüm.Kendimle kalmak istemiyordum.Nazlı'ya gitme amacım da buydu zaten,beni benden kurtarsın diye...Bi ara Somewhere Over The Rainbow dinledim ufaktan huzurlu görüneyim kızcağızı da daraltmayayım diye ama nerden bilebilirdim ki Serencebey Yokuşu'nu çıkarken Jamelia-Stop ardından Kurban-Ölelim Seninle son olarak da Özlem Tekin-Kimse Bilmez çalacak!Kapıyı açması için Nazlı'ya mesaj attığımda saat 1'i geçiyordu(ben 11de Beşiktaş'ta olacaktım güya...).O da yeni uyanmıştı.Zaten kalın olan dudakları iyice şişmişti.Gözleri mahmur bakıyordu.''Aç mısın?'' dedi,''Mantı yap.'' dedim.


Mantıdan sonra havadan sudan konudan konuya atlayarak anlattım durdum.Bi ara öyle oldu ki anlatma amacımı unutup başka olaylara geçtim sonra hatırlayıp bağlamaya çalıştım toparlayamadım ama yine de sosyal çıkarımımı yaptım.Bi ara çok saçma bi şeye aralıksız 10 dakika güldüm.

Hava güzel nereye gitsek derken,evden çıkmadık.Çünkü biz çok sosyaliz.Hadi Amelie'yi izleyelim dedim.İlk defa ortaokuldayken izlemiştim(insanın üniversitede ablası olması, o dönem; harika bi şey).Bir çok ayrıntıyı hatırlamıyordum.Filmi bilgisayardan izlemek zaten oldukça can sıkıcıydı.Heleki bilgisayarın fanı sorun çıkarıp filmin ortasında pat diye kapandığı an...Devamını başka bi siteden Türkçe dublajlı ve korkunç bi görüntü kalitesiyle izledik.

Eve dair özlediğim tek şeyin lcd televizyon...Gerçekten canımı sıkıyor...

Amelie'nin öyle güzel bi hayatı var ki...Bi kafede çalışıyor,kendi kendine yetiyor.Tamam yalnız...Ama kendini bundan kurtaracak zamanı var.Dersle vizeyle finalle uğraşmıyor bursunu kaybetme endişesi yaşamıyor.Sonunda sevdiği çocukla birlikte oluyor.Sevdiği çocuk da onu önemsiyor,onun için uğraşıyor,merak ediyor.Umutsuz bi aşkın peşinde değil.Sevdiğiyle karakter olarak bir yaradılmış.Bi yandan da zeki,yaratıcı bi kız Amelie Poulain.Berit'te ise bi nane yok.Ne kendine ne başkasına faydası var.Bi yandan da deli gibi benziyorum Amelie'ye!Yalnız,hayaldünyasında,arkadaşsız geçen bi çocukluk...Fakat Amelie sevimli,Amelie çok güzel gülüyor,güzel bakıyor.Bense...Gülmediğim sürece insana benziyorum.


Nazlı'dan dönerken saat 9a geliyordu.Serencebey Yokuşu'ndan koşar adım inerken Katie Melua-9 Milion Bicycles dinledim.Hayatına artık bir yön ver.Asla bi aydınlanma yaşamayacaksın asla bi işaret gelemeyecek.Bekleme hiçbi şey.Doğrul artık. dedim.Ama dinletemedim.

Kadıköy'e geldiğimde yurda gidene kadar defalarca ''monochrome''u dinledim.Çünkü... 'Anyway,i can try anything its the same circle that leads to noim tired now.

5 yorum:

  1. Amelie'yi bende yeni izledim. İzledikten sonra değiştim sandım ama değişmedim. Çok güzel bir hayatı var insan kıskanmadan edemiyor :)

    YanıtlaSil
  2. di mi:) filmden sonraki ilk yarım saat bi aydınlanma yaşadığını zannediyorsun ama tırt çıkıyor.

    YanıtlaSil
  3. Sanırım her filmin beni değiştirdiğini zannedip boş umutlara kapılıyorum. Benden adam olmaz abi diyesim var :)

    YanıtlaSil
  4. Deme la öyle niye olmasın mis gibi adam olursun hemide.Filmlerdeki gibi şaşırtıcı,eğlenceli,hayat dolu bi şekilde olmayabilir ama olur yani...

    YanıtlaSil